avrupa birliği enerji politikası
AVRUBA BİRLİĞİ”NİN ENERJİ POLİTİKASI
 
AB’nin Enerji Politikası, hem enerjinin sadece bölgesel değil küresel etkileri olan bir
sektör olması, hem de insanlığın ve dünyamızın geleceğini çok yakından ilgilendirmesi
nedeniyle özel bir önem taşımaktadır. AB enerji politikası, rekabet gücü, enerji arzının
güvenliği ve çevrenin korunması arasında bir dengeye vararak, toplam enerji
tüketiminde kömürün payını korumayı, doğal gazın payını artırmayı, nükleer enerji
santralleri için azami güvenlik şartları tesis etmeyi ve yenilenebilir enerji kaynaklarının
payını artırmayı hedeflemektedir.
Türkiye, coğrafi konumu nedeniyle, enerji konusunda önemli bir role sahiptir. Ülkemiz
büyük bir hidroelektrik üreticisi olmanın yanında, Orta Doğu, Karadeniz ve Kafkaslar
gibi enerji kaynaklarının bulunduğu bölgeler ile AB arasında geçis ülkesi
konumundadır. AB tam üyelik hedefi dogrultusunda kararlılıkla ilerleyen Türkiye bu
süreçte, ekonomik ve sosyal hayatın bütün alanlarında oldugu gibi, enerji konusunda
da Avrupa Birligi’ne uyum saglamayı amaçlamaktadır. Bu dogrultuda enerji ile ilgili
birçok alanda gerekli yasal düzenlemeler yapılmıs ve uygulamaya geçilmistir. Enerji
mevzuatının genis kapsamlı ve ayrıntılı olması, toplumun sadece bugününü degil
gelecek nesilleri de ilgilendirmesi, Türkiye’nin uyum çalısmalarını etkileyen unsurlar
arasındadır..
 
1. AB neden bir Ortak Enerji Politikası gelistirmeye gerek duymustur?
Enerji, Avrupa Birligi için stratejik öneme sahip bir konudur. AB’nin enerji ihtiyacı,
sadece 1990-2000 yılları arasında %10 artmıstır. 2000 yılı verilerine göre dünyadaki
enerji tüketiminin %15’i AB’ye aittir. AB, mevcut durumuyla dünyanın en büyük enerji
ithalatçısı ve ABD’den sonra ikinci büyük enerji tüketicisidir. Bu alanda halihazırda
%50 oranında olan dısa bagımlılıgın 2030 yılında %68’e çıkacagı tahmin edilmektedir.
AB’de Enerji Politikası’nın gelisimine bakıldıgında, 2. Dünya Savası sonrasında, Fransa
ile Almanya’nın demir-çelik kaynaklarının devletlerüstü bir otoritenin yönetimine
devredilmesi ve bu sayede gerek uluslararası güvenlik gerek ekonomik büyüme
açısından anahtar konumda bulunan demir ve çelik kaynaklarındaki çıkarların
birlestirilerek Avrupa’da yeni bir savasın önlenmesi anlayısının hakim oldugu
görülmektedir. Avrupa Kömür ve Çelik Toplulugu (AKÇT), böyle bir anlayısla, 1951
tarihli Paris Antlasması ile kurulmustur. Böylece, bugüne kadar sürmüs olan Avrupa
ekonomik ve politik bütünlesmesi de baslamıstır. Bu tarihten yedi yıl sonra, 1958'de,
Avrupa Atom Enerjisi Toplulugu'nu (AAET) ve Avrupa Ekonomik Toplulugu'nu (AET)
kuran Antlasmalar imzalanmıstır. O zamandan beri, Enerji Politikası, ekonomik
bütünlesmeye paralel bir biçimde, kademeli olarak gelismistir.
Görüldügü gibi enerji AB’nin en eski ortak politika alanlarından birisidir. Tüm bu yıllar
boyunca, Ortak Enerji Politikası’nı belirleyici nitelikteki yaklasımları etkileyen önemli
degisiklikler yasanmıstır: Örnegin, 1973'teki ilk petrol bunalımından önce, AB üyesi
ülkeler, gelismis ülkelerin çogu gibi, enerji tüketimlerinde tutumsuz davranmanın yanı
sıra ithalata da asırı bagımlıydılar. Petrol bunalımı, enerji arzını dıs soklardan
koruyacak bir stratejiye ihtiyaç oldugunu göstermistir. 1980'lerle birlikte çevre, bir
baska ilgi konusu olarak ortaya çıkmıstır. Üretimden kullanıma kadar, mevcut enerji
sisteminin küresel çevreye çok zararlı oldugu genel olarak kabul edilmis, çevreyi
tehlikeye atmadan enerji sistemlerinin nasıl yeniden yönlendirilebilecegi konusu
önemli bir soru haline gelmistir. 1980'lerin sonunda ise, Avrupa Birligi, bu defa, enerji
piyasalarının serbestlesmesi yönünde yeni bir egilimle karsı karsıya gelmistir. Bu
baglamda, ülkeler arasında parçalanmıs mevcut piyasaların bütünlestirilmesinin
gerektigi anlasılmıs ve enerji iç pazarı, artan rekabetin odagı haline gelmistir.1
Bütün bu düsünceler, 1995 yılında kabul edilmis olan ve AB enerji iç pazarı için genel
ilkeleri ve hedefleri ortaya koyan "Avrupa Birligi çin Bir Enerji Politikası" baslıklı Beyaz
Kitap’ta yansıtılmıstır. Enerji arzının güvenligi, çevrenin korunması ve genel rekabet
gücü, günümüzde AB Enerji Politikası’nın en önemli hedefleri olarak belirlenmistir. Buna paralel olarak, bu alanda ortak bir politika olusturulurken, sosyal ve ekonomik
bütünlesmenin gerçeklestirilmesi, yasam kalitesinin artırılması, istihdam yaratılması ve
bölgeler arasındaki dayanısmanın gelistirilmesi de dikkate alınmıstır.
 
2. AB’nin Enerji Politikası’nın temel hedefleri nelerdir?
AB Enerji Politikası’nın temelinde birey bulunmaktadır. Tüketicilere daha ucuz enerji,
daha yüksek kalitede ve kesintisiz bir hizmet saglanması AB Enerji Politikası’nın esas
hedefini teskil etmektedir. Dogaldır ki, bu politikanın dayandıgı bazı temel prensipler
bulunmaktadır. Bu prensiplerin tamamı birbiri ile etkilesim halinde ve birbirini
tamamlayıcı niteliktedir. Bir yandan enerji iç pazarının tamamlanması, bir yandan arz
güvenliginin saglanması, diger yandan ise etkin talep yönetimi ile ilgili konular dikkate
alınmakta, tüm bunlara ilaveten, enerjinin çevre boyutu da bu yöndeki çalısmaları
yakından etkilemektedir.
AB Enerji Politikası’nın hedefleri, rekabet gücü, enerji arzının güvenligi ve çevrenin
korunması arasında bir dengeye varmak, toplam enerji tüketiminde kömürün payını
korumak, dogalgazın payını artırmak, nükleer enerji santralleri için azami güvenlik
sartları tesis etmek ve yenilenebilir enerji kaynaklarının payını artırmak olarak
açıklanabilir.
 
3. AB Enerji Politikası hangi programlarla desteklenmektedir?
 
Avrupa için Akıllı Enerji (2003-2006) Programı: Kasım 2000’de Komisyon’un
“Enerji: Arzın Güvenligi” adlı Yesil Kitap tarafından taslagı olusturulan faaliyet planı
dogrultusunda uygulanmaya baslamıstır. Program ile hedeflenenler, arzın güvenliginin
güçlendirilmesi, iklim degisikligi ile mücadele ve Avrupa sanayini rekabete tesvik
etmek olarak açıklanmıstır. “Avrupa için Akıllı Enerji (2003-2006)” Programı ile,
yenilenebilir enerji, enerji etkinligi, ulasımın enerji cephesi ve bunların uluslararası
tesviki alanlarında ulusal, bölgesel ve yerel girisimlere mali destek saglamak
amaçlanmaktadır.
AB’nin mali yardımlarından yararlanacak olan girisimler AB piyasasının
canlandırılmasına ek olarak çesitli konuları da amaç edinmelidir. Bu konular arasında,
enerji verimliliginin her yıl %1 oranında artırılması, yenilenebilir enerji tüketiminin
2010 yılına kadar %6’dan %12’ye yükseltilmesi, yine 2010 yılına kadar yenilenebilir
kaynaklar yoluyla saglanan elektrik üretiminin %22.1 seviyesine çıkarılması,
kojenerasyon(Enerjinin hem elektrik hem de ısı formlarında aynı sistemden beraberce üretilmesidir.)yoluyla gerçeklestirilen elektrik üretiminin artırılması ve Kyoto’da
belirlenen mekanizmaların tesvik edilmesi bulunmaktadır. AB tarafından gelistirilen
enerji politikalarının uygulanmasının desteklenmesi çesitli Topluluk programları ile
mümkün olmaktadır. Birligin enerji politikalarının ve programların hayata geçirilmesi
için 2003-2006 döneminde 215 milyon Euro’luk bir bütçe öngörülmüstür. Avrupa için Akıllı Enerji 2003-2006 Programı dört faaliyet alanında su alt programlar temelinde
yapılandırılmıstır.
 
ALTENER II: AB Komisyonu’nun özellikle rüzgar ve sudan yenilenebilir enerji
elde edilmesi konusundaki hassasiyeti ALTENER II Programı’nın temelini
olusturmaktadır. Yenilenebilir enerji, karbondioksitin azaltılması konusunda
önemli rol oynamaktadır. Tanım olarak yerel bir enerji türü olan yenilenebilir
enerjinin gelistirilmesi, endüstriyel gelisimi düsük düzeyde olan bölgelerde
istihdamı artırmanın yanı sıra ekonomik ve sosyal bütünlesmenin saglanması
açısından büyük önem arz etmektedir. ALTENER II Programı, Birligin
yenilenebilir enerji konusundaki faaliyetlerini genisletmis ve Beyaz Kitap
“Gelecek için Enerji: Yenilenebilir Enerji Kaynakları” tarafından taslagı
hazırlanmıs olan Topluluk Stratejisi ve Faaliyet Planı’na büyük katkı saglamıstır.
ALTENER II’nin amaçları arasında su unsurlar yer almaktadır: Yenilenebilir
kaynakların potansiyelini gelistirmek amacı ile alınmıs olan Topluluk
tedbirlerinin uygulanması ve tamamlanması, yenilenebilir enerji pazarındaki
ürünlerin ve araçların uyumlastırılması, yatırımcıların güvenini artıracak olan
altyapı çalısmalarına destek verilmesi ve uluslararası, ulusal, bölgesel, yerel
düzeyde bilgi ve koordinasyonun gelistirilmesi, yenilenebilir enerji
kaynaklarından elde edilen enerjinin islevsel kapasitesinin artırılması ve
Toplulugun yenilenebilir enerji stratejisinin uygulanması.
 
SAVE: SAVE Programı: Birligin enerji etkinligi konusunda teknolojik olmayan
faaliyetlerinin temel odagı konumundadır. Birlik, SAVE Programı çerçevesinde,
siyasi önlemler, bilgi, pilot faaliyetler ile yerel ve bölgesel enerji yönetimi
yoluyla enerjinin etkin bir sekilde kullanılmasını saglamaktadır. Program ile
sanayide, ticarette ve ulasım sektöründeki enerji tüketiminde tutumlu olunması
tesvik edilmektedir. lk SAVE Programı AB Konseyi tarafından 1991 yılının Ekim
ayında kabul edilmistir. AB Komisyonu 9 Nisan 2002 tarihinde SAVE
Programı’nı Avrupa için Akıllı Enerji 2003-2006 Programı’na dahil etmistir.
SAVE Programı’nın kapsadıgı alanlar için 2006’ya kadar 70 milyon Euro
harcanması öngörülmektedir.
 
COOPENER: Program, uluslararası alanda enerjinin etkin kullanımını ve
yenilenebilir kaynaklardan enerji arzının saglanmasını tesvik etmektedir. 2003-
2006 yıllarını kapsayan programın bütçesi 17 milyon Euro olarak belirlenmistir.
 
STEER: “Ulastırmada enerji” isimli yeni bir faaliyet alanı olusturan Program,
2003-2006 yıllarını kapsamaktadır. Program için 32 milyon Euro’luk bir bütçe
ayrılmıstır.
Komisyon, Konsey’e, 6 Nisan 2005’te, Avrupa için Akıllı Enerji Programı’nın 2007-2013
yılları arasında da devam etmesine iliskin bir teklif sunmustur. Yeni Program,
yenilenmis Lizbon Stratejisi çerçevesinde ele alınan “Rekabetçilik ve Yenilikçilik
Çerçeve Programı” kapsamında uygulanacaktır. Çerçeve Program’da enerji ve
ulastırmaya 20,7 milyar Euro bütçe ayrılmıstır.
 
SURE: Nükleer sektördeki faaliyetler üzerine yogunlasmıs bir programdır.
Enerji Çerçeve Programı’nı tamamlayıcı bir nitelige sahiptir6 (9. soruya
bakınız).
 
INOGATE: 1995 yılında olusturulan, Avrupa'ya yapılan petrol ve dogalgaz
tasımacılıgına iliskin bir uluslararası isbirligi programıdır. Üyeleri arasında AB
üyeleri, aday ülkeler, Dogu Avrupa ve Orta Asya ülkeleri bulunmaktadır.
Üyeleri arasında dogalgaz ve petrol boru hatları agı olusturmayı
amaçlamaktadır. Büyük oranda TACIS Çerçeve Programı tarafından finanse
edilmektedir, ancak üye ülkeler de katkı saglamaktadır. AB’nin 2007-2013
bütçesinde INOGATE Programı’nın “Avrupa Komsuluk ve Ortaklık Aracı”
kapsamında yer almasına karar verilmis ve üye ülkelerin katkı paylarının
artırılması öngörülmüstür.
 
CONCERTO: 6. Çerçeve Program (2002-2006) kapsamında yer almaktadır.
Enerji tüketiminin azaltılması ve yenilebilir enerji kaynaklarının kullanımının
artırılması hedeflenmektedir. Bu kapsamda, yerel düzeyde enerji tasarrufu
saglanmasına yönelik projeler desteklenmektedir.
 
 
 
 
 
 
 
 
 
4. Elektrik sektöründe AB iç ticareti yeterli seviyede midir? Trans-
Avrupa Enerji Ağları nedir?
 
2020 yılına kadar AB-15 üyelerindeki elektrik enerjisi tüketiminin %35, AB’ye yeni üye
olan 10 ülkedeki tüketimin ise %80 oranında artması beklenmektedir. 2000 yılında AB ülkeleri sınırları arası elektrik enerjisi ticareti ise toplam tüketimin ancak %7’si
civarında gerçeklesmistir. Özellikle spanya, talya, Portekiz, Yunanistan ve
 ngiltere’nin, elektrik enerjisi sektöründeki rezervlerini korumak ve artırmak yönünde
politikalar üretmesi, komsuları ile baglantı seviyelerinin düsük kalmasına neden
olmaktadır.
 
 
Trans-Avrupa Enerji Agları (TEN-E), Maastricht Antlasması ile ulusal agların
birbirleriyle baglantısını ve birlikte çalısmasını tesvik etmek için ulasım,
telekomünikasyon, enerji ve çevre alanlarında ilerleme saglanması amacıyla
olusturulmustur. Böylelikle Birlik içindeki ç Pazar’ın tamamlanmasına katkıda
bulunulması ve Avrupa vatandaslarının sınırsız Avrupa ortamından en yüksek düzeyde
faydalanması hedeflenmistir. Bu çerçevedeki dört faaliyet alanından biri olan TEN-E
ile enerji projeleri, enerji iç pazarının gelismesine katkıda bulunulması, arz
güvencesinin iyilestirilmesi ve AB’nin ekonomik ve sosyal uyumuna katkıda
bulunulması tasarlanmıstır. AB, sınırlar arasında hem elektrik hem dogalgaz aglarını
güçlendirmek ve bunların entegrasyonunu saglamak ve AB’ye düzenli bir elektrik ve
dogalgaz akımını güvence altına almak istemektedir. Bu kapsamda sunulan projelerin
AB fonlarından finanse edilip hayata geçirilebilmesi için ekonomik getiriye sahip
olması, yukarıda sıralanan amaçlar dogrultusunda çalısması ve dolayısıyla da ortak
çıkara hizmet etmesi gerekmektedir.
 
TEN-E kapsamında gelistirilmesi öngörülmüs olan aglar sunlardır:
Elektrik agları: Yüksek voltaj hatları, denizaltı baglantıları ve koruma, izleme ve
kontrol sistemleri,
Dogalgaz agları: Yüksek basınçlı dogalgaz boru hatları, yeraltı depolama
faaliyetleri, sıvılastırılmıs dogalgazın elde edilmesi ve depolanması ile ilgili
faaliyetler, koruma, izleme ve kontrol faaliyetleri.
TEN-E’nin hayata geçirilmesinde göz önünde bulundurulan öncelikler ise sunlardır:
Elektrik sektöründe izole durumda bulunan elektrik aglarıyla baglantı saglanması, üye
ülkeler arasındaki baglantıların gelistirilmesi, üye ülkelerle üçüncü ülkelerin
baglantılarının güçlendirilmesi; dogalgaz sektöründe, dogalgazın yeni bölgelere
ulastırılması, izole durumdaki dogalgaz aglarının baglantısının saglanması, alım ve
depolama kapasitesinin gelistirilmesi, dogalgaz boru hatlarının arzının artırılarak
ulastırma kapasitesinin yükseltilmesi.
 
 
 
 
5. Enerji sektöründe talep yönetimi nasıl saglanmaktadır?
 
AB Komisyonu’nun yayınladıgı “Enerji Arzı için Avrupa Stratejisine Dogru” isimli Yesil
Kitap’ta enerjide talep yönetimine iliskin altı çizilen üç nokta sunlardır:
i. AB dıs enerji kaynaklarına gitgide daha bagımlı hale gelmekte, AB
genislemesi de bu gidisata katkı yapmaktadır. Su anki öngörülere göre
önlemler alınmazsa günümüzde %50 seviyesinde olan ithalata bagımlılık,
2030 yılında %68 seviyesine ulasacaktır.
ii. Günümüzde AB’de sera gazı emisyonu yükselistedir. Bu durum iklim
degisiklikleri için önlem almayı güçlestirmekte ve Kyoto Protokolü
taahhütlerini karsılamayı zorlastırmaktadır. Bunlara ek olarak, Kyoto
Protokolü’ndeki taahhütler iklim degisimine karsı atılacak ilk adım olarak
kabul edilmeli ve iklim degisimi ile olan savasın uluslararası toplumun içinde
yer aldıgı uzun süreli bir mücadele oldugu göz önünde bulundurulmalıdır.
iii. AB’nin enerji arzını etkileme kapasitesi sınırlıdır. Konuyu talep yönünden
degerlendirecek olursak temel olarak yapılarda ve ulasımda enerji
tasarrufunun desteklenmesi yoluyla AB’nin etkin olabilmesi mümkündür.
AB’de enerji talep yönetimi yapılar, sanayi ve ulastırmada RUE (Enerjinin Rasyonel
Kullanımı), ısı ile güçte de kojenerasyon olmak üzere dört koldan
yürütülmektedir.
 
Yapılarda RUE
Bu yöntemle binalarda enerji etkinliginin artırılması amaç edinilmistir. Yesil Kitap’ın
sonuç bölümünde, genel olarak yeni teknolojileri destekleyen Topululuk
programlarının bir çok üye ülkedeki yapılarda enerji etkinligi saglanmasında basarılı
olmadıgı belirtilmistir. Bu nedenle, enerji talebindeki büyümeyi azaltacak yasal bir
çerçeve olusturulmus ve bu yönde su Topluluk programları hazırlanmıstır:
Yesil Isık Programı: Yesil Isık bir gönüllü programıdır. Bu program çerçevesinde özel
ve kamusal kuruluslar ısıklandırmaya yönelik olan enerji kullanımını AB Komisyonu’na
tevdi etmislerdir. Bu yolla kirlilik emisyonunu azaltmıslardır. Yesil Isık Programı Subat
2002 tarihinde yürürlüge girmistir.
Avrupa Enerjisi Yıldız Programı: Bir etiket olan Enerji Yıldızı, tüketicilere hem mali
açıdan tasarruf saglamakta hem de çevreyi koruyan teçhizatları tanıtmaya yardımcı
olmaktadır. Üreticiler, montajcılar, ihracatçılar, ithalatçılar ve perakendeciler
ürünlerine Enerji Yıldızı almak için, AB Komisyonu’na basvurmaya tesvik
edilmektedir.
 
 
 
Isının ve Gücün Kojenerasyonu
Yeni kojenerasyon santrallerinin en az %10 oranında yakıt tasarrufu saglayacagı
öngörülmektedir. Böylece Komisyon, enerji arzının güvenceye alınması ve iklim
degisikligine karsı mücadele edilmesine iliskin Birlik politikalarına da destek
vermektedir. Açıktır ki, AB’nin enerji talebini etkilemesi, enerji arzını etkileme
kapasitesinden çok daha kuvvetlidir. Kyoto taahhütleri dogrultusunda ve enerji arzını
göz önünde bulundurarak enerji talebi konusuna egilme gerekliligi ortadadır.
 
Sanayide RUE
Enerji Etkin Elektrik Motorları Avrupa Bilgi Bankası (EURODEEM): Elektrik motorlarının
gelistirilmesi, enerji tasarrufu saglanması amacıyla alınacak en önemli tedbir olarak
degerlendirilmektedir. Yılda yaklasık 400 Twh düzeyinde olan enerji tüketiminin üçte
ikisinin enerji etkinligini artırmakla tasarruf edilebilecegi gerçegi, elektrik motorlarının
gelistirilmesi konusunda Birligi tesvik etmektedir. Bu tür teknolojilerin
desteklenmesine yönelik bir çok programa ragmen, enerji etkin motor teknolojilerinin
pazara girebilmesi için bazı tarife dısı engellerin üstesinden gelinmesi gerekmektedir.
Etkinligi yüksek enerji motorları bilgi bankasının amacı, kullanıcıların en iyi donanımı
ve yenileme seçeneklerini belirlemelerine yardımcı olmaktır.
 
Ulasımda RUE
Temiz Kentsel Ulasım: Çevreyle ilgili endiseler, emisyonu düsürmek amacı ile etkin
ulasım teknolojilerine olan egilimi artırmaktadır. Etkin ulasım teknolojileri kavramının
içine daha temiz yakıt yanı sıra teknik olmayan tedbirler de dahil edilmistir. AB, bu
16
konuda bir strateji gelistirmeye çalısmaktadır. Strateji gelistirmedeki amaç çesitli
faaliyetler içerecek olan kentsel sürdürülebilir hareketliligin desteklenmesidir. Bu
faaliyetler arasında park kontrolü ve ulasım kısıtlamaları gibi talep yönetimine iliskin
tedbirlerin yanı sıra adil ve etkin fiyatlandırma da yer almaktadır.
Ulasım Altyapısında Ücretlendirme ve Vergilendirme Politikası: Her türlü ulasım
modelinde ulastırma vergileri ve ücretleri, degisik kirlilik düzeylerini, seyahatin
süresini, tehlike maliyetini ve bunlara ek olarak altyapı maliyetlerini de göz önünde
bulundurmalıdır. Kirleten öder prensibi ile hedeflenenler ulasım tıkanıklıgını ve kirliligi
azaltmak, enerji sekillerini yeniden düzenlemek ve ulastırma kapasitesini artırmak
amacıyla mali kaynak elde etmektir.
 
6. AB’de nükleer enerji konusu ne sekilde ele alınmaktadır?
 
Nükleer enerji 25 üyeli Birligin enerji üretiminde %32’lik bir paya sahiptir. Enerji
üretmek için nükleer gücün kullanılması karbondioksit emisyonlarını azaltmaktadır.
Ancak 1986 yılında Çernobil'de meydana gelen facia, nükleer enerjinin toplum
tarafından kabul edilmesi için, tasıma, atık yönetimi ve devreden çıkarma konularında
güvenlik standartlarının yükseltilmesine ve nükleer teknolojinin yayılmasını kontrol
altına alma konusuna önem verilmesine ihtiyaç oldugunu göstermistir. AB üyesi
ülkelerden Almanya 2021’de, Belçika 2025’te nükleer reaktörleri kapatacagını
açıklamıstır. Hollanda, spanya ve sveç ise tarih vermemekle birlikte reaktörlerin
eskidiginde kapatılacaklarını açıklamıslardır. Fransa ve ngiltere herhangi bir taahhüt
altına girmezken, yeni bir nükleer santral yapma kararını alan yalnızca Finlandiya
olmustur. Yeni üye olan 10 ülke ile Bulgaristan ve Romanya’nın toplamda 22 nükleer
santrali bulunmaktadır. 5. genisleme dalgasında Katılım Antlasması’na Litvanya ve
Slovakya’daki bazı nükleer santrallerin kapatılmasına iliskin özel protokoller
eklenmistir. Ayrıca, katılım müzakereleri esnasında Avusturya ve Çek Cumhuriyeti
arasında Temelin nükleer santraline iliskin olarak yasanan gerginlik, iki ülkenin Katılım
Antlasması’nda ortak bir deklarasyonda bulunarak teknik isbirligi yapılacagını ve acil
durumlar için bir erken uyarı sistemi gelistirilecegini ifade etmesiyle çözümlenmistir.
Aday ülkelerden Türkiye yeni bir nükleer santral yapma niyetini ortaya koymus,
Birlige yeni üye olan Polonya ise bu ihtimali degerlendirdigini belirtmistir15.
AB üyesi ülkeler bu konuda farklı yaklasımlara sahiptirler. Üye ülkelerin bazıları
nükleer enerjiye büyük ölçüde bagımlıyken, digerleri nükleer enerjiden uzak bir Enerji
Politikası izlemeyi tercih etmektedirler. Bu baglamda, Avrupa kurumları, nükleer
enerjinin gelistirilmesine izin veren Euratom Antlasması çerçevesinde sorumluluk tasımaktadır. Yüksek düzeyde bir nükleer güvenlik, yayılmanın önlenmesi ve insan
saglıgının yüksek düzeyde korunması gibi bazı ortak ilkeler kabul edilmistir. Ancak,
sonuçta, standartların belirlenmesi ve nükleer tesislere lisans verilmesi konusunda
sorumluluk üye ülkelere aittir.
Komisyon, Konsey’e 8 Eylül 2004 tarihinde, nükleer tesislerin güvenligi ve nükleer
atıklar konusunda yeni bir direktif teklifi sunmustur16.
AB’nin Enerji Politikası çerçevesinde olusturdugu programlardan biri olan SURE
Programı, nükleer enerji alanına iliskindir. Birligin “Enerji Çerçeve Programı”nın bir
parçası olan SURE Programı’ndan, AB üyesi ülkelerin yanı sıra, TACIS Çerçeve
Programı’na17 (2000-2006) katılan Dogu Avrupa ve Orta Asya ülkeleri18 de
yararlanabilmektedir. SURE üç alanı kapsamaktadır:
 
i. Radyoaktif maddelerin tasınması: Saglık, güvenlik ve nükleer güvenlik
teknolojileriyle ilgili problemler. Program’ın bu alandaki amaçları sunlardır;
 
• Güvenlik standartlarını yükseltmeye yardım etmek ve bahsedilen uyumlastırma
tedbirlerini alarak ç Pazar’ın isleyisini kolaylastırmak,
• Deney ve teknik bilgi gelisimini saglayarak yasal mevzuatı iyilestirmeye yardım
etmek,
• Tasıma esnasında meydana gelen olayların teknik boyutunu degerlendirerek
gelecek için çıkarımlar yapmak,
• TACIS Programı’na katılan ülkelerle tasıma güvenliginin artırılmasına iliskin
isbirligi yapmak,
• SURE Programı’na katılan ülkeler ile Toplulugun ilgili organları arasındaki
isbirligi ve bilgi akısını artırmaya yönelik çalısmalar yapmak.
Avrupa Komisyonu’nun nükleer maddelerin tasınmasıyla ilgili faaliyetlerinin yasal
dayanagı Avrupa Toplulugu’nu kuran Antlasma’nın Ulastırma Politikası’yla ilgili 5.
baslıgı ve Euratom Antlasması’nın radyasyondan korunmayla ilgili temel standartları
koydugu 3. bölümüdür. Komisyon, bu faaliyetleri desteklemek amacıyla 1982’de
Avrupa Parlamentosu’nun istegiyle, radyoaktif maddelerin güvenli tasınması
konusunda, ulusal uzmanlardan olusan bir “Sürekli Çalısma Grubu” olusturmustur. Bu
çalısma grubu Komisyon’a nükleer madde tasımacılıgıyla ilgili taslaklar sunmaktadır.
Komisyon, radyoaktif maddelerin sevkiyatının sayısı ve özellikleri ile sevkiyat sırasında
meydana gelebilecek kazaları içeren bir veri tabanı gelistirilmesine yönelik çalısmalar
yapmaktadır. Bu veri tabanının AB içinde tasınmakta olan paketlerin sayısı ve türü konusunda da bilgi saglaması öngörülmekte, böylece nükleer sektörün kabul
edilebilirligini saglayan seffaflık ve güvenligi saglayıcı önlemlerin alınması
hedeflenmektedir.
 
ii. TACIS(eski Sovyet Cumhuriyetleri ile Mogolistan’a teknik destek saglanması için 1990 yılında olusturulan bir AB programıdır.) Programı’na katılan ülkelerle sınai isbirligi:
 
• Egitim, alısma dönemi, uzmanların meslek içi egitimi ve teknolojik gelismeler
konusunda bilgilendirilmesi,
• Modern lojistik, degerlendirme ve kontrol donanımının kurulması.
Eski Dogu Bloku ülkelerindeki politik olaylar ile nükleer ve radyoaktif maddelerin bu
ülkelerden gelen yasal olmayan akısı nedeniyle söz konusu ülkelerdeki yerel
görevlilerin nükleer maddelerin kontrolüne iliskin egitimini gerçeklestirmek bir
zorunluluk haline gelmistir. Genel olarak bu alandaki öncelik, koruma yöntemlerine
iliskin olarak uzmanların meslek ve meslek içi egitimlerine verilmistir. Bu baslık altında
Komisyon su gibi faaliyetler düzenlemistir:
• AB, MDAÜ ile BDT ülkelerinde kurs ve mesleki egitim kursları,
• AB ülkeleri ve diger söz konusu ülkelerdeki uzmanlar için seminerler,
• AB ve BDT ülkelerinde nükleer konularda çalısan uzmanlara ziyaretler,
• Nükleer maddelerin yasadısı trafiginin önlenmesi için örnekleme analizleri.
 
 
 
7. AB’nin genişlemesi Birligin Enerji Politikası’nı nasıl etkilemektedir?
 
AB-15 ülkelerinde 2020 yılı itibariyle enerji talebi büyüme hızının %10 ile %15
civarında olması beklenmektedir. AB’nin yeni 10 üyesinde ise bu büyüme oranının
%40’ın da üzerinde gerçeklesecegi tahmin edilmektedir. Bu da AB’nin enerji
ihtiyaçlarının önümüzdeki 20 yıllık dönemde hem kalite hem de miktar olarak önemli
degisikliklere ugramasını kaçınılmaz kılmaktadır. Dolayısıyla önümüzdeki dönemde
AB’nin, enerji alanında, Rusya’ya olan bagımlılıgı artacaktır. Genisleme ile birlikte
AB’nin, enerji verimliliginin saglanmasına, nükleer ve çevresel güvenligin garanti
edilmesine, arz güvenligi ile sosyal ve bölgesel yeniden yapılanmaya iliskin
harcamaları artmıstır. Genisleme sonucunda Euratom tarafından üye ülkelere
saglanan kredilerin üst sınırının yükseltilmesi gerekmis, Komisyon’un yapısal politikalara müdahalesi artmıstır. 25 üyeli AB’de enerji iç pazarının tamamlanması da
zorlasmıstır.
Bu gelismeler, enerji talebi yönetiminin yeniden düzenlenmesi ve yeni enerji
altyapılarının insa edilmesini gerektirdigi gibi enerji aglarının baglantı kapasitesinin
saglamlastırılmasını zorunlu kılmaktadır. Bütünlestirilmis enerji agları, genislemis bir
AB için ç Pazar’ın olusması ve enerji arzı güvenliginin saglanması açısından hayati
önem tasımaktadır.
Genisleme ile AB’ye dahil olacak olan ülkeler serbest enerji ticaretini saglamak
amacıyla miktar kısıtlamalarını kaldırmak, Topluluk ihracatına yönelik ayırımcılık
olmamasını saglamak için yerlesim hakkı ve hizmetlerin serbest dolasımına imkan
saglamak ve rekabet kuralları ve standardizasyon gibi iç pazarla ilgili düzenlemeleri
yapmak durumunda kalmıslardır. AB’ye yeni üye ülkelerin AB enerji alanına basarılı
bir sekilde katılımlarıyla; AB’nin önemli enerji saglayıcıları olan Rusya, Orta Asya ve
Orta Dogu ile bagları güçlenmis, önemli enerji geçis yolları AB sınırlarına içine girmis,
enerji arastırması ve teknoloji gelistirilmesinde yeni bir sinerji yaratılmıs, çevresel
kaygı ve akıllıca kullanım, enerji kullanımında da Avrupa kıtası geneline yayılarak,
enerji sanayi için yeni pazarlar olusmus ve enerji arzı istikrarı saglanması
kolaylasmıstır.
 
 
8. Türkiye’nin Enerji Politikası AB ile uyumlu mudur?
 
Türkiye’nin enerji tüketiminin yarıya yakını petrole dayalı kaynaklardan
karsılanmaktadır. Bu, Türkiye’ye önemli bir yük teskil etmektedir. sletme ve maliyet açısından kömüre dayalı termik santraller verimliligini kaybetmektedir. Türkiye’nin,
AB’nin Enerji Politikası’na uyumu enerji kaynaklarının çesitliliginin ve kalitesinin
artırılması açısından son derece önemlidir. Türkiye enerji konusunda kilit role sahip,
önemli bir hidroelektrik enerji üreticisi konumundadır. Türkiye’nin stratejik konumu,
Türkiye’yi, Avrupa’ya petrol ve dogalgaz tasınması için geçit bir ülke haline
getirmektedir. Türkiye ile katılım müzakerelerine baslanması kararının alındıgı 17
Aralık 2004 AB Konseyi Zirvesi öncesinde Komisyon’un açıkladıgı üç rapordan biri olan
“Türkiye’nin Avrupa Birligi’ne Muhtemel Üyeliginin Sonuçları”nda da Türkiye’nin
üyeliginin Birlige katacagı avantajlar arasında enerjiye iliskin olanlar ön plana
çıkmaktadır. Raporda enerjiye iliskin olarak su ifadeler yer almaktadır28 Özellikle
enerji konusunda Türkiye’nin oynayacagı rol tartısmasız çok önemli olacaktır. AB bu
sayede dünyanın enerji bakımından en zengin bölgeleri ile komsu olacaktır. Türkiye,
cografi konumu nedeniyle, tam üyelikle birlikte AB enerji arzının güvenliginde büyük
rol oynayacak, petrol ve dogalgaz açısından önemli bir geçis ülkesi olacaktır.
Türkiye’nin katılımı, AB’ye, enerji tedariki açısından daha iyi nakil yolları
saglayabilecektir. Böylelikle hem AB enerji arzını koruyabilecek, hem de bu bölgeler
enerji ürünlerine yeni pazarlar saglayabilecektir. Türkiye’nin üyeligi ayrıca AB ve
güney komsuları arasında karayolu, demiryolu, hava, deniz ve boru hattı
baglantılarını ciddi biçimde güçlendirecektir.”
Bilindigi gibi Türkiye, AB’nin 12 Akdeniz ülkesini kapsayan ortaklık sisteminin de bir
parçasıdır. 1995 yılında, Barselona Bildirgesi ile, Avrupa-Akdeniz Ortaklıgı kurulmus ve
enerji isbirliginin gelistirilmesine özel atıf yapılarak, enerjinin önemli rolü kabul
edilmistir. Türkiye ve AB, bu çerçevede sürekli diyalog içinde olmus, bölgesel çapta
projeler gelistirme imkanını bulmuslardır. 1997 yılında Trieste Konferansı'nda, enerji
bakanları, 27 ortak ülkenin temsilcilerinden olusan Avrupa-Akdeniz Enerji Forumu'nu
kurmaya karar vermislerdir. Bir yıl sonra, Mayıs 1998'de, isbirligi amacıyla bir Avrupa-
Akdeniz Enerji Eylem Planı olusturulmustur. Sektör düzeyinde, Akdenizli ortakların ve
AB'nin enerji üreten isletmeleri arasında isbirligi yapılması ve enerji üreten sanayi
isletmelerinin beklenen talep artısına uyum saglaması iki hedef olarak belirlenmistir.
MEDA programı, Akdeniz bölgesine yönelik baslıca isbirligi aracıdır. Avrupa Yatırım
Bankası'ndan da önemli destek gelmektedir. Karadeniz Bölgesi'nde enerji isbirligini
gelistirmeye yönelik AB faaliyetlerine Türkiye de katılmaktadır. Türkiye, enerji
baglantı altyapılarında yatırım yapılmasını tesvik etmeye yönelik devam faaliyetleri
yanı sıra, (enerji baglantı projeleriyle ilgili yatırımların etkinligi ve esgüdümünü
saglamaya katkıda bulunmus olan ve bölgedeki planlanan dogalgaz, elektrik ve petrol
baglantı projelerinin bir envanterini çıkarmıs olan) Balkan Enerji Baglantı Görev Gücü
gibi enerji baglantılarını gelistiren faaliyetlerde de yer almıstır. Türkiye ayrıca,
Arnavutluk, Ermenistan, Azerbaycan, Bulgaristan, Gürcistan, Yunanistan, Moldova, Romanya, Rusya Federasyonu, Ukrayna, Makedonya, Türkiye ve AB arasında
isbirligini gelistirmek için Sofya'da kurulmus olan Karadeniz Bölgesel Enerji
Merkezi'nin (BSREC) aktif bir üyesidir. Bu merkez, enerji politikaları gelistirilmesi,
Enerji Sartı Antlasması'nın uygulanması, yatırımların tesvik edilmesi gibi faaliyetler
gerçeklestirmektedir. Kafkasya ve Orta Asya Cumhuriyetleri (Ermenistan, Azerbaycan,
Gürcistan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Tacikistan ve Türkmenistan) ile AB
isbirligi konusunda da Türkiye'nin oynayacagı rol önemlidir. AB, ekonomik destege,
enerji arz güvenligini takviye etme ihtiyacına ve AB'de dogalgaz kullanımında
beklenen artısa dayalı olarak isbirligi için bir strateji gelistirmistir. Bu çerçevede eski
Sovyet devletlerine yardım etmeyi amaçlayan "TACIS" Programı çerçevesinde finanse
edilen bir AB girisimi olan "INOGATE" yoluyla teknik yardım verilmektedir.
Türkiye’nin AB enerji mevzuatına uyum konusundaki yükümlülükleri ile ilgili en son ve
en önemli gelismelerin ne oldugu, Avrupa Komisyonu’nun 2004 yılı Türkiye lerleme
Raporu ile ortaya koyulmustur. Türkiye’nin AB Enerji Politikası’na uyumuna iliskin
olarak söz konusu Rapor’da belirtilen hususlar asagıda özetlenmektedir30:
• Türkiye son ilerleme raporundan bu yana enerji alanında belirli ilerleme
kaydetmistir.
• Arz güvenligi alanında, petrol stokları konusundaki müktesebata ileri düzeyde
uyumu öngören yeni bir Petrol Kanunu 2003 Aralıgında yürürlüge koyulmustur.
Kanun, Enerji Piyasaları Denetleme Kurumu’na petrol ürünleri pazarını
düzenleme ve denetleme yetkisi vermektedir.
• Türkiye, enerji arzı güvenligini güçlendirmek için kaynaklarını ve enerji yollarını
çesitlendirmek ve Kafkas ve Ortadogu petrol ve dogalgazının AB’ye
iletilmesinde transit ülke olarak rolünü güçlendirmek için çaba göstermeye
devam etmistir. Türkiye ve Yunanistan arasında dogalgaz tedarigi anlasması
imzalanmasının ardından iki ülkeden dagıtım firmaları 2003 Aralıgında
aralarında satıs anlasması imzalamıslardır. Baglantının yapımına 2004 yılında
baslanması ve 2006 yılında tamamlanması planlanmaktadır. Türkiye ayrıca,
 ran’ın da aralarında bulundugu Kafkas ülkelerinden dogalgaz tedarigi
yapılmasına izin verecek olan ve Türkiye-Bulgaristan-Romanya-Macaristan-
Avusturya arasında yapılması planlanan “Nabucco” dogalgaz boru hattı
projesine destek vermistir. Ayrıca; Mısır, Suriye ve mümkün oldugunda Irak ile
de AB’ye dogalgaz tedarik edilmesi için isbirligine devam edilmektedir. Petrol
konusunda ise, Bakü-Tiflis-Ceyhan boru hattının insası, 2005 yılından itibaren
faaliyete geçecek sekilde devam etmektedir.
• Rekabetçilik ve ulusal enerji piyasası konusunda, Yüksek Planlama Kurulu,
özellestirme de dahil olmak üzere sektör reformunu hedefleyen bir elektrik
sektörü strateji belgesini yürürlüge koymustur. Piyasanın tam olarak
serbestlestirilmesinin 2011 yılında gerçeklesmesi öngörülmektedir. Mevzuat
açısından, Elektrik Piyasası Kanunu’nun gelistirilmesi üzerinde durulmaktadır.
27
Kaçak elektrik kullanımı, TEDAS tarafından 2003 yılında baslatılan girisime
ragmen, 2003 yılı için %20 oranında seyretmektedir, 2004’de oranın %18’e
düsürülmesi planlanmaktadır.
• Türkiye’nin güç sistemini Avrupa elektrik agları ile birlestirmeyi amaçlayan,
2006 sonu itibarıyla faaliyete geçmesi planlanan Babaeski-Filippi arasındaki
baglantının insası ilerleme kaydetmistir.
• Dogalgaz sektörüne iliskin olarak; önceden BOTAS’ın sahip oldugu ve islettigi
iki dagıtım firması Dogalgaz Piyasası Kanunu çerçevesinde özellestirilmistir.
Dogalgazın yeni girdigi sehirlerde de dagıtımın özellestirilmesi
öngörülmektedir. Mevzuatın gelistirilmesine çalısılmaktadır. Ulusal dogalgaz
pazarının %80’i serbestlestirilmistir. Ancak, BOTAS arz alanındaki tekel
konumunu korumaktadır. Dogalgaz Piyasası Kanunu, BOTAS’ın mevcut
sözlesmelerden kaynaklanan yükümlülüklerini ihaleler yoluyla diger piyasa
aktörlerine devretmesini öngörmektedir. Ancak, halen somut bir gelisme elde
edilememistir.
• Türkiye, Güneydogu Avrupa’da bölgesel bir elektrik ve dogalgaz piyasası
olusturmayı amaçlayan Atina Memorandumu’nu Aralık 2003’te imzalamıstır.
• Hükümet etkili enerji kullanımına iliskin olarak bir strateji yürürlüge koymustur.
Yenilenebilir enerjiye, nükleer enerjiye ve katı yakıtlara iliskin olarak gelisme
kaydedilmemistir.
• Arz güvenligi açısından, acil durum stok miktarının müktesebat ile
uyumlastırılması gerekmektedir.
• Elektrik sektörü için kabul edilen strateji belgesi yapısal sorunları çözmekte
faydalı olacaktır. Yap-islet-devret ve isletme hakkı devir sözlesmelerindeki
garantili fiyatlar yasal çerçeveye uygun hale getirilmeli ve verilen yardımların
sona ermesi için bir takvim hazırlanmalıdır. Elektrik sektöründeki firmaların
mali disiplininin, yapılan devlet yardımlarının kaldırılması ve faturaların
ödenmesinin saglanması yoluyla artırılması gerekmektedir. Kamu tekelinin
toptan satıs pazarındaki hakim durumunun düzeltilmesi, sınır-ötesi ticaret
engellerinin kaldırılması ve mevcut uzun dönemli satın alım anlasmaları
sorununun çözülmesi gerekmektedir. Güneydogu Avrupa’da bir enerji
toplulugu olusturmak üzere piyasanın serbestlestirilmesine devam edilmelidir.
• Dogalgaz sektöründe, serbestlestirme artırılmalı, BOTAS tekel olmaktan
çıkarılmalıdır. Çapraz yardımlar kaldırılmalıdır.
• Komsu ülkelerle dogalgaz, petrol ve elektrik baglantılarının gelistirilmesi,
Türkiye’nin transit ülke olarak AB açısından önemli bir rol oynamasını
saglayacaktır.
• EPDK’nın idari kapasitesi güçlendirilmelidir. EPDK özellikle TE AS ve BOTAS’ın
faaliyetlerini izlemelidir. Kömür sektörüne yapılan devlet desteginin devlet
yardımları müktesebatına uyumu saglanmalıdır.
28
• Türkiye’nin etkili enerji kullanımı performansı ve yenilenebilir enerji kaynakları
yetersizdir. Türkiye’nin enerjinin etkili kullanılması için mevcut potansiyelini
degerlendirmesi gerekir, bu alandaki müktesebata uyum saglanmalıdır.
Yenilenebilir enerji konusunda da aynı tedbirler alınmalı ve bir yasa
çıkarılmalıdır.
• Nükleer enerji alanında ise, Türkiye, uluslararası yükümlülüklerine de uygun
sekilde, nükleer enerji kullanan üniversite, hastane ve muayenehane gibi
yerlerde Euratom önlemlerinin uygulanmasını saglamalıdır.
• Türkiye, her ne kadar müktesebat uyumunu saglamak yönünde ilerleme
kaydetmisse ve etkili uygulamayı hızlandırmaya gayret göstermisse de, uyum
genel olarak sınırlı ve enerji politikasının farklı yönleri açısından degiskendir.
25 Temmuz 2003 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüge giren Türkiye’nin
Avrupa Birligi Müktesebatı’nın Üstlenilmesine liskin Gözden Geçirilmis Ulusal
Programı da enerji alanında gerçeklestirilenleri sıralamakta ve bundan sonra öncelik
verilecekleri ortaya koymaktadır. UP’de, 2003-2006 döneminde AB’nin enerji iç
pazarına ve bu alandaki tüm AB sistematigine tam uyum saglanacagı taahhüt
edilmistir. Gerekli olan idari kapasite ve egitim ihtiyacının yanı sıra gereksinim
duyulacak mali kaynaklar da, AB programlarından elde edilmesi gereken destek dahil
olmak üzere ayrıntılı olarak tespit edilmistir. Halihazırda, Basbakanlık, Enerji
Bakanlıgı, EPDK, ABGS ve diger kurumlar Komisyon’un 2004 lerleme Raporu’nda yer
alan eksikleri gidermeye çalısmaktadır. Mevcut uyum durumu su sekildedir32:
• Kaçak elektrik kullanımının azaltılması için çalısmalar sürdürülmektedir.
• BOTAS’ın, 4646 sayılı Dogalgaz Piyasası Kanunu’nda mevcut yükümlülüklerini
(dogalgaz ithalatı sözlesmeleri) piyasa payı %20 oluncaya ve 2009 yılına kadar
devretmesi öngörülmektedir. Bu çerçevede, Kasım 2004’te BOTAS devir
ihalelerine baslamıs, bu husus Resmi Gazete’de yayımlanmıstır. halede teklif
alınması, potansiyel teklif sahiplerinin yeni yürürlüge koyulan sebeke
yönetmeligini inceleme için süre istemeleri nedeniyle Nisan 2005’e
ertelenmistir. lk etapta, bu ihaleyle 16 milyar metreküp/yıl dogalgaz
sözlesmesinin devri öngörülmektedir. Ön degerlendirme lisansı için 34 ulusal
ve uluslararası firma basvurmustur. Ayrıca, yeniden yapılanma çerçevesinde,
2005 yılında BOTAS’ın hesaplarının Kanun’da öngörüldügü gibi ayrısımının
tamamlanması beklenmektedir.
• Enerji Verimliligi Kanun Tasarısı Taslagı hazırlanmıs ve ilgili kurumların
görüslerine sunulmus olup, görüsler çerçevesinde revize çalısmalarına devam
edilmektedir. Yenilenebilir Enerji Kanun Tasarısı TBMM Genel Kurulu’ndadır.
• Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu’nca onaylanan Elektrik letim Sistemi Arz
Güvenilirligi ve Kalitesi Yönetmeligi, 10 Kasım 2004 tarih ve 25639 sayılı Resmi
32 Kaynak: Enerji Bakanlıgı, EPDK.
29
Gazete’de yayımlanmıstır. Ulusal Petrol Stok Sistemi kurulmasına yönelik
olarak, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlıgı’nca yürütülen çalısmalar izlenmekte
olup, Petrol Piyasası Kanunu’nun geregi bir Bakanlar Kurulu kararının istihsal
edilmesi beklenmektedir.
• Kamu agırlıklı yapısı devam etmekte olan elektrik enerjisi sektöründe, üretim
ve dagıtım varlıklarının özellestirilmesini takiben, mevcut düzenlemelerde
degisiklik yapılması ve gelistirilmesi süreçlerini belirli kurallar dahilinde daha da
etkin kılacak yönetisim sürecine iliskin düzenlemelere ihtiyaç duyulacaktır.
Mevcut yapıda, 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu çerçevesinde çıkarılan
ikincil mevzuat ve söz konusu mevzuata iliskin degisikler, tüm kamuoyunun
görüslerine açılmak suretiyle nihai hale getirilmekte olup, bu asamada yeni bir
düzenlemeye ihtiyaç duyulmamaktadır. Elektrik Piyasası Kanunu çapraz
sübvansiyonların kaldırılmasını, ancak geçis dönemi için tüketicilerin
desteklenmesini öngörmektedir. Çapraz sübvansiyonun olmadıgı gerçek
maliyet-bazlı tarifelere geçis, özellestirme ile mümkün olabilecektir. Mart
2004’te açıklanan Elektrik Enerjisi Strateji Belgesi’nde, Özellestirme daresi’nce
2006 yılı sonuna kadar dagıtım, 2009 yılı sonuna kadar da üretim tesislerinin
özellestirilmesi öngörülmektedir. Elektrik Piyasası Dengeleme ve Uzlastırma
Yönetmeligi, 3 Kasım 2004 tarihli ve 25632 sayılı Resmi Gazete’de
yayımlanarak yürürlüge girmistir. Piyasanın tam olarak rekabete açılmaması ve
gerekli fiziksel altyapının olusturulamaması nedeniyle sınır ötesi ticaret
yapılamamaktadır.
• “EPDK’nın Kurumsal Yapısının Güçlendirilmesi” amacıyla, talyan Enerji Piyasası
Düzenleme Otoritesi (AEEG) ile birlikte Eylül 2004 ayında AB destekli bir
eslestirme (twinning) projesi baslatılmıstır. 2005 yılı içinde AEEG ve diger AB
ülkeleri uzmanları çesitli konularda bilgi vermek ve tecrübelerini paylasmak
üzere, Kurumumuza 20 ziyaret gerçeklestirmistir. Ayrıca gene AB destekli
“EPDK Düzenleyici Bilgi Sistemleri” (RIS) Projesinin hayata geçirilmesi için AB
makamlarıyla temaslar sürdürülmektedir. Hollanda Hükümeti’nin katkısıyla
Ocak 2005 ayında baslatılan “EPDK’nın Piyasa zleme Yetkinliginin Artırılması
Projesi” çerçevesinde Hollanda Hükümeti tarafından tutulan danısman firma,
AB mevzuatına EPDK’nın uyumu, piyasa izleme mekanizmasının olusturulması
konusunda EPDK uzmanları ile birlikte çalısmaktadır. Bu proje ile RIS Projesi
birbirini tamamlar niteliktedir. Devlet yardımlarına iliskin mevzuat uyumu
yapılmadıgı için kömür sektörüne yapılan devlet destegine iliskin bir gelisme
yasanmamıstır.
Nükleer enerji alanında ise herhangi bir ilerleme kaydedilmemistir.
KAMBİYO
 
TÜRKİYE EKONOMİSİ
 
EKONOMİ KÖŞESİ
 
GAZETELER
 
 
Bugün 5 ziyaretçi (7 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol